top of page

Saraçhane Davasında Gazetecilere Beraat

  • Yazarın fotoğrafı: Rengin Geçen
    Rengin Geçen
  • 1 gün önce
  • 2 dakikada okunur


Türkiye’de ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve toplantı-gösteri hakkının sınandığı “Saraçhane Davaları”, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı, gazetecilerin, avukatların ve gençlerin yargılandığı uzun bir sürecin sonunda kritik bir kararla sonuçlandı.

Bu davada müvekkilim Ali Onur Tosun da “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe katılmak” ve “ihtara rağmen dağılmamak” iddiasıyla gözaltına alınmış tutuklanmış ve ardından salıverilmişti. Tutuksuz yargılamanın devam ettiği davada beraat kararı verildi.


MAHKEME ‘BERAAT’ KARARI ALDI ANCAK GAZETECİLİK FAALİYETİNİ KABUL ETMEDİ


Gazeteciler, müvekkilim Ali Onur Tosun da dahil olmak üzere, o gün orada yalnızca kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bulunuyordu; yaptıkları iş tamamen basın özgürlüğünün koruması altındaydı. Buna rağmen mahkeme, beraat kararını gazetecilik faaliyetinin hukuken tanınmasından değil, “yüklenen suçun oluşmadığından” hareketle verdi.


Yani aslında gazetecilik faaliyeti hâlâ açıkça kabul edilmiş değil; sadece cezalandırmaya yeterli somut bir fiil bulunmadığı için beraat kararı verilmiş durumda. Bu da Türkiye’de basın özgürlüğü bakımından hâlâ ne kadar kırılgan bir zeminde olduğumuzu gösteriyor.


Sanıkların mevcut delillerle daha en başından aklanabileceği çok açıktı; dosyada suçun maddi unsurunu gösterebilecek hiçbir somut fiil yoktu. Böyle bir durumda hukuk tekniği gereği, mahkemenin ilk celsede beraat kararı vermesi beklenirdi. Ancak buna rağmen aylar süren, gereksiz yere uzatılmış bir yargılama süreci işletildi. Bu hem sanıklar açısından yıpratıcı oldu hem de adaletin gecikmesinin bizzat adaletsizliğe dönüştüğü bir tablo yarattı. Oysa yargılama makamlarının temel görevi süreci uzatmak değil, aleyhte delillerin yokluğu karşısında lehte delilleri değerlendirerek hızlı ve isabetli bir şekilde karar vermek ve bireyin adalet hakkını korumaktı.


Sonuç olarak

Saraçhane dosyasında verilen beraat kararları, gecikmiş bir adaletin telafisi olsa da yaşanan sürecin yarattığı hak ihlallerini ortadan kaldırmıyor. Müvekkilim Ali Onur Tosun dahil tüm sanıkların aylarca süren bu sürecin muhatabı olması; basın özgürlüğünün, toplantı-gösteri hakkının ve kişi güvenliğinin ne kadar kolay zedelenebildiğini acı bir şekilde ortaya koydu. Bu dava, yalnızca bir beraat hükmüyle değil, aynı zamanda bu ülkenin hukuk sisteminin nerede durduğunu hatırlatan güçlü bir işaretle kapanıyor. Bizler ise, bu süreçte olduğu gibi, hakların ve özgürlüklerin korunması için mücadele etmeye; her bir bireyin adalet karşısında eşit ve güvende olduğu bir düzeni savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz.


bottom of page